NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ مُوسَى
الرَّازِيُّ
أَخْبَرَنَا
عِيسَى عَنْ
حَرِيزِ بْنِ
عُثْمَانَ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ بْنِ
أَبِي عَوْفٍ
عَنْ أَبِي
هِنْدٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ
قَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ لَا
تَنْقَطِعُ
الْهِجْرَةُ
حَتَّى
تَنْقَطِعَ التَّوْبَةُ
وَلَا
تَنْقَطِعُ
التَّوْبَةُ
حَتَّى
تَطْلُعَ
الشَّمْسُ
مِنْ مَغْرِبِهَا
Muaviye (bin Ebi
Süfyan)'dan; demiştir ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)'i; 'tevbe
(vakti) sona ermedikçe hicret (vakti) de sona ermez. Güneş battığı yerden
doğmadıkça da tevbe sona ermez" buyururken işittim.
Diğer tahric: Darimî,
siyer, Ahmed b. Hanbel, VI, 99.
AÇIKLAMA:
Küfür ülkesinden İslam
ülkesine göç etmek, müslüman-lar için kıyamete kadar devam edecek olan dinî bir
görevdir. Hadis-i şerifte hicretin, Allah'a dönmek ve O'na iman etmek manalarına
gelen tevbenin sona erdiği vakte kadar; tevbenin de; güneşin, batıdan
doğuncaya kadar devam edeceğinden bahsedilmesi bunu ifade eder. Metinde geçen
"tevbe (vakti) sona ermez" anlamına gelen cümlede "...Ama
Rabbinin bazı (kıyamet) alametleri geldiği gün daha Önce inanmamış ya da
imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye, artık inanması bir fayda
sağlamaz."[En'âm 158] âyet-i kerimesine bir işaret vardır. Nitekim bir
başka hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor: "...Güneş battığı yerden doğmadıkça
kıyamet kopmaz. Güneş batıdan doğup da insanlar onu görünce hepsi iman ederler.
Fakat daha önce iman etmemiş olanlara o günkü imanları asla fayda
vermez."[bk. Buhari, fite]
Hadis ulemasından
Hattâbî'nin beyânına göre, İslam'ın ilk yıllarında Allah yolunda hicret mendup
idi. Allah Teâiâ ve tekaddes hazretleri; "Allah yolunda hicret eden
kimse, yeryüzünde gidecek çok yer bulur, bolluk bulur,''[Nisâ 100] buyurarak
müslümanları Allah yolunda hicrete teşvik etti. Mekke müşriklerinin
müslümanlara yaptıkları zulüm son haddine erişince, cenab-ı Hak bu ayet-i
kerimeyi indirerek onları hicrete teşvik etti ve hicret eden kimselere genişlik
ve bol rızık va'detti. Nihayet Hz. Peygamber Medine'ye hicret edince
müsİümanların bulundukları yerlerden Hz. Peygamberin bulunduğu Medine'ye göç
etmeleri, dinlerini peygamberlerinden öğrenip gerektiğinde müsİümanların
safına katılarak onlara yardımcı olmaları farz kılındı. Daha sonra Mekke
fethedilip de, Allah'ın emirlerini yerine getirmeye müsait bir ülke haline
gelince artık hicretin farziyyeti sona erip men-dupluğa dönüştü. Yani Mekke'nin
fethinden sonra müslümanlar için hicret farz olmaktan çıkıp mendup ve müstehab
oldu. Bu hadis-i şerifte kıyamete kadar devam edeceğinden bahsedilen hicretten
maksat, mendub olan hicrettir. Meseleyi bu şekilde ele alınca bu hadis-i
şerifle bir numara/sonra gelecek olan "Fetihden sonra hicret yoktur"
anlamındaki hadisin arasını uzlaştırmak mümkün olur. Bir başka ifadeyle,
fetihten sonra yürürlükten kalkan, hicretin farziyyetidir.Kıyamete kadar devam
edecek olan ise, mendub iyy etidir.
Esasen bu iki hadisten,
mevzumuzu teşkil eden Muaviye hadisinin senedi tenkid edilmiştir. Bir numara
sonra gelecek olan hadis ise, sahih ve muttasıl bir senetle rivayet
olunmuştur.[bk. el-Hattabi, Mealim'üs-sünen, III, 8.]
İbn Hacer
el-Askalâni'ye göre ise, hicret iki türlüdür: Biri korku diyarından güven
diyarına hicret; diğeri küfür diyarından İslam diyarına hicrettir. Mekke'den
Habeşistan'a hicret ve Allah'ın Rasûlünün hicretinden önce Medine'ye göç,
birinci tür hicret idi. Hz. Peygamber'in Medine'ye yerleşmesinden sonra
Medine'ye hicret ise, ikinci tür hicrettendir. Ama Mekke fethedildikten sonra
Mekke'den hicret kalkmıştır. Küfür diyarından hicret ise, devam etmektedir.
Abdullah b. Ömer'in de belirttiği üzere dünyada küfür diyarı var olup
kâfirlerle savaş sürdükçe küfür diyarından hicret de devam edecektir. Nitekim
Allah'ın elçisi (s.a.v.); "Düşmanla çar-pışıldığı sürece hicret devam
eder."[Ahmed b. Hanbel, V, 270.] buyurmuştur. Bu hadise göre hicretin
farz olduğu küfür diyarı, savaşın sürdüğü, müslümamn baskı ve zulüm altında
tutulup dinini açığa vuramadığı ülkedir. Fakat müslümanların dînî vecibelerini
yapabildikleri İslam ülkeleriyle barış veya ittifak antlaşması yapmış
memleketlerden hicret etmek farz değildir. Çünkü oralarda insan, dinini
izhardan ve dininin gereklerim yerine getirmekten korkmaz .Bugün en geniş
anlamıyla özgürlüğün bulunduğu, herkesin inancında tamamen serbest olduğu
Avrupa ve Amerika'dan hicret etmek farz değildir. Ama durum değişir, bu ülkeler
müslümanlarla savaşa girer ve buralarda yaşayan müslümanlar da onların
ordularıyla beraber müslümanlara karşı savaşa zorlanırlarsa o zaman oralardan
İslâm diyarına hicret etmek farz olur.[bk. S. Ateş, Kur'an-ı Kerim'in Yüce
Meali ve Çağdaş Tefsiri, I, 619, 620.]